Ana içeriğe atla

Seni Buldum Zekeriya Beyaz!

Anı yazıları yazmayı çok fazla denememiş olsam da geçen yazıma gelen olumlu tepkiler bana bir adet daha anı yazısı yazma ihtiyacı hissettirdi.  
2008 yılı benim için oldukça güzel geçen bir yıldı en azından 2008 yaz ayları diyebiliriz. Hiçbir gününde kendimi huzurlu hissedemediğim ortaokul maceram bitmiş ve lise için daha temiz hedefler kuruyordum. (pekte umduğum gibi olmadı)
Ve o ara dönem ortaokul bitmiş lise başlayacak son 3 ay efsane yaz sezonu, gece yarılarına kadar konuştuğum arkadaşlarımın hiç biriyle şu an görüşmüyorum bile,  lise ortamı değiştirince herkes koptu haliyle.
İşte o hızlı yaz günlerinde yine günümüzde ki gibi ramazana denk gelen bir kısım vardı, hatırlamayanlar için hatırlatayım o ramazan günlerinde Fox Tv‘de Zekeriya Beyaz program yapardı. YouTube’da Zekeriya Beyaz kitlenişi diye aratırsanız o efsane videoyu görebilirsiniz.


İşte o dönemlerde ben o zamanlardaki yakın arkadaşım Caner’le (okuyorsa isim kullandık artık yapacak bir şey yok 10 sene geçmiş neredeyse ) sabahlara kadar web cam açık gırgır, makara muhabbet ederdik ama genel konumuz ise şuydu; Zekeriya hoca bu gün programda sence ne yapar? Nasıl sorular gelir? İş öyle ciddiye bindi ki bende baya geçmiş programları, hareketlerini, soruları falan inceleyip öyle tahminlerde bulunur olmuştum.
Ve o an gelmişti, kendi kendime “ ulan benim bu adama ulaşmam lazım “ dediğim an. İnsanlar o yaşta futbolcuyla görüşmek ister, ne biliyim oyuncuyla fotoğraf ister hadi en olmadı televizyona çıkıp arkadan el sallamak ister. Bunlar basit hedeflerdi benim için, benim için asıl görev belliydi:





İşe kolayından başladım, Google’a Zekeriya Beyaz yazdım ve her siteyi incelemeye başladım, tabi o esnada yine msn’den birçok arkadaşla makara yaparken kafaya bir şey dank etti. Zekeriya – Msn… Msn-Zekeriya…. Limon-Şeker…
 Tabiiiiii yaaaaa ! bu adamında illaki msn’i olmalıydı.
Hemen Google’da Zekeriya Beyaz msn adresi diye arattım ( yalnız araştırma kapasitem kafada ki kelimeleri  Google’da aramak bu kadar.)
Ve aman yarabbi karşıma yüzlerce görsel çıktı, Zekeriya Beyaz ve onunla web cam de konuşan insanların görselleri ama bütün görsellerde Zekeriya Beyazın mail adresi silinmişti, karalanmıştı.




Yılmadım, ilerledim yaklaşık elli küsür sayfa ilerledim ve sonunda ..
Sonunda  ..
Onu buldum ..
akay145@hotmail.com buldum seni bebeğim. Artık benimsin.
Adresi ekledikten yaklaşık 2 gün sonra adres oturum açtı, elim ayağım titredi, kitlendim içerde oturan abime seslenmek istedim ama bu anın nasıl olacağından emin olamadığım için seslenmedim ve direk hiçbir şey yazmadan web cam isteği gönderdim.
İstek gitmişti ve ben karşıma birkaç tane benim yaşlarımda çocuğun hareket çekeceğini veya alakasız birinin çıkacağını düşünürken o çıktı karşıma…
Şaşı bakan iki göz...
Bağra kadar açılmış gömlek...
Ve badem bıyıklar. 
Evet Zekeriya Beyaz karşımdaydı.
Elim ayağım iyice titremeye başladı, lisede ilk öpücükte nasıl olduysam adeta o duyguların antrenmanıydı bu benim için.
Ve yazdım;
-Hocam selamünaleyküm
*aleykümselam evladım
-Hocam el sallar mısınız?
*( el salladı )
Ben bu süreçten sonra bir iki soru sorduktan sonra,  (-ki bu soruları görselde engellememim sebebi ergenlik merakı içeren sorulardır.) ekran görüntüsünü alıp konuşmayı kapattım ve aaağğğbbbbiiieeee diye abime seslenip anlattım, kahkahalar durmadı 15 yaşında ki ben Zekeriya Beyaz’a web cam de selamünaleyküm demiştim, o zamanlarda büyük lütuf.
Sonra 2 gün geçti hoca kalp krizi geçirmiş program iptal oldu, msn adresi de bir daha kullanılmadı. Gerçi o yaşlardaki sıfatıma bakınca hoca da haklı..


Not: Hocanın el salladığı, yüzü daha net görünen bir fotoğrafı daha vardı ama onu maalesef kaybettim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULAN ADAM !

Bugün sizlere Isaac Christin Novak'ın hikayesinde bahsedeceğim.  Dünyaya geldikten hemen sonra bebekler ağlamaya başlarlar, ya bu dünyanın nasıl boktan olduklarını bildikleri içindir ya da doğar doğmaz yavaş yavaş ölmeye başladıkları için. Bir süre sonra bu fikre alışarak ağlamaları kesilir fakat herkes bu fikre alışmaz ve ölmemek üzere yaşamaya başlar. İnsan bilimsel olarak kalbi durduğu zaman ölür fakat asıl ölüm ismini son bilen, seni son hatırlayan kişi dünyadan gittiğinde olur. O zaman bu dünyaya hiç gelmemiş olursun, çünkü kimsenin seni hatırlamaması senin var olmadığına bir kanıttır. Sanatçılar ve siyasiler çoğunlukla bu açığı kapatırlar, çünkü onlar kolay kolay unutulmazlar ve ölümsüzlüğü bir nebze gerçekleştirirler. Peki ya gerçekten ölümsüz olmak mümkün mü? Binlerce yıldır insanlar bunun araştırmasını yaptılar, dünya üzerinde inanılan neredeyse bütün dinler ölümden sonra tekrar yaşamın olacağını söylerler fakat bulunduğumuz dünyada ölümsüzlüğün

MESSİ'NİN KILDIĞI NAMAZ !

Selamlar, blog sayfamın ikinci yazısıyla buradayım. Her yazıya başlarken numara verecek değilim elbet ama ilkler güzel belirtmekte fayda var. Bugün sizlere kendimden bir hikaye anlatacağım. Aslında başlığı gören ve konuyu bilen arkadaşlarım anlamışlardır mevzuyu ama ben yine de anlatayım, çünkü anlatacağım bu hikaye benim için bir süre korkulu rüya bir süre sonra da eğlenceli bir gerçek oldu. 2008 ya da 2009 yılıydı, ben evin en küçük oğlu olarak günde 15 saat bilgisayar başında takıldığım dönemler ( ki hala öyle ) ve o zaman facebook yeni yeni Türkçe olmuş popülerlik zirvede herkes cayır-cayır sayfa açıyor biz de o sayfalarda her fotoğrafın her video’nun altına “zaaaaa xd xd xd” yazıyoruz. Evet bunu hepimiz yapıyoruz. En cool arkadaşlarımın hatta eski sevgilimin bile internet geçmişinde var bunlar ve daha da ötesi “yha”lar bile var. Neyse ki çabuk atlattık msn ile birlikte onlarda kalktı bir nebze. Dönelim bana, tahminimce 2008 yazıydı ve Avrupa şampiyonası var, almışım tüplü tel

Yaşar Kemal'in Teneke İsimli Tiyatro Oyunu / İnceleme

Evet sevgili dostlar bugün sizlere bir oyun incelemesi yazmak istedim, keyifli okumalar ; Oyun aynı isimli romandan uyarlanmış ve romanın yazarı asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal’dir. Ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden  Van’dan sürülmesiyle 1926 yılında Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde doğmuştur.  1943 yılında ilk kitabını yayımlayan Yaşar Kemal incelememize konu olan Teneke eserini 1955 yılında kaleme almış, 1965 yılında oyunlaştırmıştır. 1966'da İlhan İskender Armağanı ile Ankara Sanatseverler Derneği Ödülü'nü kazandırmıştır.                                     Teneke romanı aynı zamanda yazara esin kaynağı olan, hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Adana’da geçmektedir. Çiftçi olan babasını henüz beş yaşındayken kaybeden ve bir kaza sonucu yine o yaşlarda bir gözünü kaybeden Yaşar Kemal ailesine yardım etmek için Adana’da pamuk çiftliklerinde ırgat olarak çalışmıştır. Bu tecrübe ona hem Adana Çukurova’yı tanımasını hem de halkın dertler