Her şey güzel gitmeye başlarken, hayatını düzene sokmuş…
geleceğini şekillendirmeye başlamış..
ve hatta geleceğe umut dolu gözlerle bakmaya başlamışken,
Alınan nefesin son bulması.
Ne acı.
Hem de geleceğin şekillenmesinin en zor olduğu ülkelerden birinde
yaşıyorken, bu ne büyük bir acı.
Hepimiz evlerimizde, iş yerlerimizde, sokakta o haberleri
okurken dua etmekten başka bir şey gelmezken elimizden…
Sıradan şeyleri düşünmeyi bırakıp biraz gerçekleri düşünmeye
başlasak mı?
Kaçımız kurşun yediğimiz zaman ne hissedeceğimizi biliyoruz?
Ölmeye başlarken, vücudumuzdaki kan yavaş yavaş akarken,
neler hissedildiğini biliyor muyuz?
Aybüke, öğrendi. Hem de çok sevdiği öğretmenliği yapmaya
giderken.
Kaçımız yanarken ne hissettiğimizi biliyoruz? Vücuttaki
derinin erirken bize ne acılar çektirdiğini kaçımız hayal ediyoruz?
Serap, yaşadı. Hem de okuluna giderken otobüsüne atılan
molotof kokteyli ile.
Kaç kişi mayına bastığında, o patlama da vücudundan kopan
ayaklarını havada görüp öleceğini anladığı halde bir şey yapamamanın verdiği
duyguyu hissetti?
Ahmet, hissetti. Hem de ben bu yazıyı yazabileyim diye beni,
seni, onu korurken.
Terörizm, ülkemizde ve diğer ülkelerde muhakkak olan lanet
şey.
Bu kadar kötü olmayı nasıl başarıyorlar, bu kadar kötü
olabilmeyi nasıl başardı insan. Hiç mi ders almadı? Hiç mi ders almayacak?
Hiç mi üzülmedi, hiç mi üzülmeyecek. Daha kaç Aybüke, kaç
Serap, kaç Ahmet daha kara toprağın altına girecek.
Daha kaç tanımadığımız insan, bakın din dil ırk mehzep umurumda
bile değil.
İnsan.
Daha kaç insan daha hak etmediği şekilde ölecek.
Daha kaç insan daha acı çekecek.
Daha kaç insanı daha unutup, daha kaç insanı daha
isimleriyle değil de altyazılarda sayılarıyla göreceğiz.
Sadece savaşlar değil canımızı yakan, biz o madenin altına
daha kaç kişiyi gömüp.
Tecavüze uğrayarak, yakılmış daha kaç ceset gömeceğiz.
Tanrının varlığına inanıyorum. Ama sadece elleri açıp ondan
bir şeylerin önüne geçmesini beklemeyi reddediyorum.
Daha yirmili yaşlarına gelmemiş onlarca genç canını verirken,
götünü koyduğu sandalyeden kaldırmayıp sadece vatan sağolsun
içerikli paylaşım yapanları reddediyorum.
Bunu bende yapıyorum belki, ama siz benim kimleri
kastettiğimi çok iyi anlıyorsunuz.
Somadaki onlarca canı bangır bangır bağırarak manşet
yaptıktan yalnızca aylar sonra bir daha hatırlamamayı reddediyorum.
Özgecan’ın acısını içinden daha
çok dışında yaşayıp, prim yapıp sonra da onun adını bile unutmayı reddediyorum
Başaramadığımız şeyi söylüyorum size; insan olmak.
Bu büyük problemler hayatın gerçekleri belki de, keşke
olmasaydı dediğimiz şeyler ama oldular. Lanet ettiğimiz şeyler ama oldular.
Hiçbir kuvvet olan şeyleri değiştiremez, ama olabilecek şeylerin önüne
geçebiliriz.
İnsan olmak temel kavram.
Ötekileştirmemek temel kavram.
Unutmamak temel kavram.
İnsanlara kinle büyümeye hazır bir sokak çocuğuna bir
çikolata alıp hala iyi insanların var olduğunu göstermek temel kavram.
Otobüste, yolda, pazarda sizin yanınızdan çekinerek yürüyen
bir kadına rahatsız olmaması için bakmamayı bile öğrenmek temel kavram.
Çektireceğimiz acıların, bizim başımıza yada sevdiklerimizin
başına gelebileceğini düşünerek o fikirlerden uzaklaşabilmek temel kavram.
Empati..
Temel kavram..
İnsan olmak..
Bir söz vardır hep söylenir.
Yunus tokat yerse, diğer yanağını da uzatır. İşte bu
alışmaktır. Alışmamalıyız.
Unutmamalıyız.
Yunus tokatta yemez, tokatta atmaz.
Eğer bu yazıyı okuduysanız, inancınız da her neyse. Dua edin ve onları unutmayın.
Unutmayalım.
Bu düşüncelerinizden dolayı sizi tebrik ediyorum "Başaramadığımız şey insan olmak " ne güzel söylemişsiniz ellerinize dilinize yüreğinize sağlık
YanıtlaSil