Ana içeriğe atla

Kelebek Olabilmeli Bir Tırtıl

 Milattan önceyi saymaz isek milattan sonra tam iki bin on yedi yıl geçmiş,
Milattan önceyi sayar isek belki on bin, yüz bin, bir milyon, bir milyar, bir trilyon…
Geçen sadece yıllar…
Değişen dünya, dönüşen insan, dağılan fikirler…
Ama geçen sadece yıllar…
Acılar, umutlar, hevesler, hayaller hep kalıcı…
Gerçek olmayacağını bile bile her umut, herkesin umudu kalıcı…
O geçmez, geçti zannederiz, bitti zannederiz…
Ama;
Düşler, umutlar, hevesler, istekler... ve korkular…
Asla geçmezler.
Umut;
Musa denizi yardığında firavun hala onun peşindeydi,
Yarılan denize şaşırmasını bile engelleyen, Musa’ya inanmamak değil,
Aksine inanmak, umuduna inanmak…
Gözlerini kör edercesine…
Kalbinizi Musa’nın denizi ikiye ayırması gibi ikiye ayıran insanları hala bekleyişiniz…
Firavun umudu…
Kalbinin farkına var…
Acı;
Derin bir nefes aldığında,
Kalbinde hissettiğin o boşluğa dolan hava…
Onun verdiği acı, bin yıl öncede aynıydı, şimdide…
Acı değişmez…
Korku;
Firavunlar var oldukça, tebaa hep korkar…
Titreyen eller, dolan gözler…
O üşüme hissi hep aynı…
Korku değişmez..
Peki İnsan
İnsan değişir mi?
İnsan, dönüşür, silinir, hatırlanır, sevilir, dövülür, sövülür…
Ve değişir…
Bırakın o bin yıllık, insanın değişmeyeceğini söyleyen lafları…
İnsan değişir,
Bir kitapla, bir müzikle, bir ayrılıkla, bir kavgayla, bir tokatla…
İnsan değişir fakat iyi yönde mi kötü yönde mi bunu asla bilemez.
Ve insan değişirse,
Hele bir de iyi olursa…
Önce ailesi, sonra çevresi, sonra toplumu, sonra dünyası değişir…
Gel gelelim Sabahattin Ali’nin de dediği gibi
Bizden başka dünya yoktur,
O yüzden dünyadaki milyarlarca ‘dünya’yı iyi bir şekilde değiştirmek…
Çok büyük bir umut oldu değil mi…
Ama ne dedik…
Umutlar değişmez…







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULAN ADAM !

Bugün sizlere Isaac Christin Novak'ın hikayesinde bahsedeceğim.  Dünyaya geldikten hemen sonra bebekler ağlamaya başlarlar, ya bu dünyanın nasıl boktan olduklarını bildikleri içindir ya da doğar doğmaz yavaş yavaş ölmeye başladıkları için. Bir süre sonra bu fikre alışarak ağlamaları kesilir fakat herkes bu fikre alışmaz ve ölmemek üzere yaşamaya başlar. İnsan bilimsel olarak kalbi durduğu zaman ölür fakat asıl ölüm ismini son bilen, seni son hatırlayan kişi dünyadan gittiğinde olur. O zaman bu dünyaya hiç gelmemiş olursun, çünkü kimsenin seni hatırlamaması senin var olmadığına bir kanıttır. Sanatçılar ve siyasiler çoğunlukla bu açığı kapatırlar, çünkü onlar kolay kolay unutulmazlar ve ölümsüzlüğü bir nebze gerçekleştirirler. Peki ya gerçekten ölümsüz olmak mümkün mü? Binlerce yıldır insanlar bunun araştırmasını yaptılar, dünya üzerinde inanılan neredeyse bütün dinler ölümden sonra tekrar yaşamın olacağını söylerler fakat bulunduğumuz dünyada ölümsüzlüğün

MESSİ'NİN KILDIĞI NAMAZ !

Selamlar, blog sayfamın ikinci yazısıyla buradayım. Her yazıya başlarken numara verecek değilim elbet ama ilkler güzel belirtmekte fayda var. Bugün sizlere kendimden bir hikaye anlatacağım. Aslında başlığı gören ve konuyu bilen arkadaşlarım anlamışlardır mevzuyu ama ben yine de anlatayım, çünkü anlatacağım bu hikaye benim için bir süre korkulu rüya bir süre sonra da eğlenceli bir gerçek oldu. 2008 ya da 2009 yılıydı, ben evin en küçük oğlu olarak günde 15 saat bilgisayar başında takıldığım dönemler ( ki hala öyle ) ve o zaman facebook yeni yeni Türkçe olmuş popülerlik zirvede herkes cayır-cayır sayfa açıyor biz de o sayfalarda her fotoğrafın her video’nun altına “zaaaaa xd xd xd” yazıyoruz. Evet bunu hepimiz yapıyoruz. En cool arkadaşlarımın hatta eski sevgilimin bile internet geçmişinde var bunlar ve daha da ötesi “yha”lar bile var. Neyse ki çabuk atlattık msn ile birlikte onlarda kalktı bir nebze. Dönelim bana, tahminimce 2008 yazıydı ve Avrupa şampiyonası var, almışım tüplü tel

Yaşar Kemal'in Teneke İsimli Tiyatro Oyunu / İnceleme

Evet sevgili dostlar bugün sizlere bir oyun incelemesi yazmak istedim, keyifli okumalar ; Oyun aynı isimli romandan uyarlanmış ve romanın yazarı asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal’dir. Ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden  Van’dan sürülmesiyle 1926 yılında Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde doğmuştur.  1943 yılında ilk kitabını yayımlayan Yaşar Kemal incelememize konu olan Teneke eserini 1955 yılında kaleme almış, 1965 yılında oyunlaştırmıştır. 1966'da İlhan İskender Armağanı ile Ankara Sanatseverler Derneği Ödülü'nü kazandırmıştır.                                     Teneke romanı aynı zamanda yazara esin kaynağı olan, hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Adana’da geçmektedir. Çiftçi olan babasını henüz beş yaşındayken kaybeden ve bir kaza sonucu yine o yaşlarda bir gözünü kaybeden Yaşar Kemal ailesine yardım etmek için Adana’da pamuk çiftliklerinde ırgat olarak çalışmıştır. Bu tecrübe ona hem Adana Çukurova’yı tanımasını hem de halkın dertler